Bizler bir iş yapacağımız zaman, karar vereceğimiz zaman, plan yaptığımız zaman, herhangi bir olay karşısında bir olumsuzluk ile karşılaşacağımızı hiç düşünmeyiz…
Hayaller kurarız, en güzelinin olacağını düşünerek hareket ederiz. Kesin olsun! Bu olmalı!.. Dediğimiz şeylerde ise olumsuz bir sonuç karşısında çok etkileniriz… Yaz tatilinde evlenmeyi düşünüyordur, planlar yapılmıştır… Gelinlik hazırlıkları, saç, makyaj… Hepsinin hazırlıkları aylar önceden yapılmıştır, ama tam düğün günü istediği saç olmaz, düğün salonuna geç kalır, bir aksilik gelir onu bulur…
Ama… çok da sonucunda ne olacağını düşünmeden, “bu kesin böyle olmalı, bunu kesin almalıyım” demeden hareket ettiğimiz zaman, “bunu istiyorum ama olmaya da bilir” diyerek olayları akışına bıraktığımız zaman, işin mantığını daha iyi kavradığımızı görürüz.
Duygularımızla değil de mantığımızla hareket etmenin bize fayda verdiğini yaşadıkça görmeye başlıyoruz. Olaylar karşısında kendi kendimizi doldurmadan, etraftan duyduklarımızdan etkilenmeden karar veriyor olmamız önemli…
Yaşadığımız olumsuzluklar karşısında, önce “sorun ne?” buna bakıp, nedenini bir gözden geçirmiş olmak gerekir. Yaşanan sorunda nedeni anladığımız zaman yaptığımız yanlışları da görmeye başlıyoruz. İş yerinde haksızlığa uğradığımızı düşünürüz ama düşünmeye başlayınca “bu da böyle olması gerekiyor” deriz, aslında bu durum bizim güçlü ve diri de olmamızı sağlar.
Problemimiz ana kaynağını bir türlü bulamıyorsak, görmek istemiyoruzdur. Oysa biz problemin nedenini bulsak çözümü de bulmaya başladığımızı göreceğiz. Çocuğun derslerinde başarısız, gelen notlarından belli… Bunu bir türlü kabul etmiyorsan, “Tamam kızım, seneye bu notlarını daha da yükseltirsin.” Dersin, problemi hep görmezden gelirsin. Tabi çözüm de bulamazsın. Çünkü sürekli üzerini örtmeye çalışıyorsun… Ve sen üzerini örttükçe problem daha da büyüyecektir.
Bazı insanlar geçmiş de yaşamış olduğu acı tatlı günleri düşünürler. Bazen anneannelerimiz, arkadaşlarımız, eşlerimiz anlatırlar. Anneannelerimiz: benim bir kayın validem vardı der başlar anlatmaya… Arkadaşlarımızla oturduğumuzda çocukluğunda oynadığı oyunları anlatmaya başlar… Bazı insanlar geçmişi bırakamazlar o zamanlar da yaşadıklarını anlatmak isterler.
Bazılarımız ise; hep gelecekte ne yapacaklarını düşünürler. Hayal ederler… “Yaz gelse de bir tatil yapsak” derler. Araba almayı hayal ederler, evlenme hayali kuralar. Düşünceleri hep gelecektedir. Gelecekle ilgili hayalleri kurarken hiç hüsrana uğrayacaklarını düşünmez, her şeyin güllük gülistanlık olacağını düşünürler.
Sıkıntılar yaşarız; o sıkıntıyı sürekli dile getirir bazı insanlar. Eşi ile bir hafta önce tartışmıştır: “sen böyle dedin, sen bunu yaptın” diye sürekli ısıtıp ısıtıp eşinin önüne getirir. Sürekli böyle bir meselenin konuşuluyor olması, mutlaka iç huzursuzluğa sebep olacaktır. Yakın zaman da yaşamış olduğumuz olumsuzlukları dile getirmeyip “Geçmiş, geçmiş de kalmış’” demek gerekir bazen de…
Geçmiş de yaşamış olduğumuz güzel anılarımız vardır. Sizinle sohbet etmek isteyen, o anda size ihtiyacı olan bir insanla sohbet edip derdini dinlemişsinizdir. Bu insan size “senin yaptığın bu iyiliği unutmam.. Derdimi dinledin, bana destek oldun” dediğinde asıl mutluluk bu olmaz mı?