Koronavirüs ve Değişen Dünya

İnsanoğlu bir olay karşısında her ne kadar mantıklı davranmaya çalışsa da ilk verilen tepkiler genellikle duygusaldır. Duygusallık düşüncelere, düşüncelerde bir müddet sonra değer yargılarımıza dönüşür. İçine düştüğümüz bu değer yargıları, kimimiz için hayatımızın olmazsa olmazları olur. Yaşamımız ve çevremizle ilgili birçok alanı olumsuz etkiler. Duygusallıkla oluşturduğumuz yargılar, hayatımızdan çıktığında çok büyük problemler
yaşayacağımızı zannederiz. Onları sıkı sıkıya sahipleniriz. Oysa kendimize dert ettiğimiz bu problemleri düşünmekten, en önemli meseleleri çoğu zaman ıskalarız.

Ancak dış dünyada yaşadığımız bazı olaylar, hayatlarımızda ki öncelikli meselelerin ne olduğunu göstermektedir. Bu durumun en çarpıcı örneğini koronavirüs pandemisi ile yaşıyoruz.

Dünya, insanlık tarihinin en önemli ve kapsamlı olaylarından birini yaşıyor. Küresel olarak yaşanan koronavirüs pandemisi toplumların siyasi, ekonomik, sağlık, kültürel ve sosyal gibi birçok alanına etki etti. Değiştirilemez denilenleri değiştirdi. Kimine göre büyük bir kriz, kimine göre ise büyük bir avantaj oluşturdu.

Nasıl bir kriz oluşturdu?

Önceliklerini, hayata keyif ve haz veren şeylere göre oluşturanlar için her şey anlamını yitirdi sanki. Varlıklarıyla mutlu olduklarını düşündükleri birçok şeyden mahrum kalmak, en büyük krizi oluşturdu.

Pandemi sürecinde sokağa çıkma yasakları, sosyal mesafe ve sosyal izolasyonu özgürlüklerine vurulmuş bir zincir olarak gördüler. Olmazsa olmaz zannedilen keyifler, o olmadan asla olmaz denilen süreçler mecburen terk edilmek zorunda kalındı.

Örneğin AVM’lerde saatlerce alışveriş yapamaz olduk, kafelerde arkadaşlarla kahve içemez olduk. Yeni gösterime giren bir filmi sinema salonunda izleyemez olduk. Doğum günlerinde sevdiklerimizle bir araya gelip, kutlama yapamaz olduk. Uğruna ailemizi ihmal ettiğimiz iş yerinin kepenklerini kapatmak zorunda kaldık. Oysa bunları yapmadığımız bir gün bile düşünemiyorduk. Küresel dünyanın bütün ulusları kapılarını dış dünyaya kapatıp,kendi içine dönmek zorunda kaldı. Dünyanın düzeni pandemi sürecinde değişti.

Bu pandemiden sonra dünya düzeninin eskisi gibi olmayacağını, yeni bir dönemi başlatacağını, haz ve keyif kaynaklı önceliklerimizin değişeceğini söyleyenler oldu. Pandemi küresel dünyayı değiştirir mi, ne kadar kalıcı bir hasar bırakır bilinmez. Ancak bu süreçte pandeminin yaşamın bir çok alanına etki ettiğini, insanların önceliklerini değiştirdiğini görmek mümkün.

Peki koronavirüs pandemisi insanoğluna ne öğretti?

Salgın hayatımızda bireysel, sosyal ve ekonomik anlamda birçok önceliğin ne olması gerektiğini öğretti.
Ne kadar çok önemliymiş aslında hiç düşünmeden evden çıkabilmek…
Caddelerde, sokaklarda yürüyebilmek…
Rahatça nefes alabilmek…

Ellerimizi, hiç düşünmeden yüzümüze ve ağızımıza götürebilmek ne mühim bir şeymiş…
Marketlerde istediğimiz ürüne gönül rahatlığıyla dokunabilmek…
Ekmeğin kıymetini, ekmek yapmak zorunda kalınca anladık.
Sevdiklerimizle,anne babamızla sarılabilmek nasıl büyük bir nimetmiş öğrendik.
Hayatımızın ana unsurunu olmadığı halde, hayatımızın merkezine koyduğumuz keyif odaklı isteklerimizin ne kadar anlamsız olduğunu anladık. Vazgeçemiyorum, o olmadan olmuyor dediğimiz şeylerin yerine neler koyabileceğimizi fark ettik.

Peki ne yapmalıyız?

Nasıl ki vücudumuz için en önemli organ damarlarsa, orada oluşabilecek en ufak tıkanıklık kalp, beyin gibi bir çok organı olumsuz etkiliyorsa, yaşamımız için gerekli olan ana unsurlarımızı göz ardı etmek de psikolojimizi olumsuz etkiliyor.
Hangi problemler gerçekten mühim ve çözülmesi gerekiyor, hangisi duygusal hezeyanlarımızın sonucu olan sahte problemler?
Asli problemin ne olduğunu anlamalı, öncelik sıramızı bu doğrultuda değiştirmeliyiz.
Önceliğimiz haz ve keyif verici istekler mi, yoksa yokluğunda eksik kalacağımız, acı çekeceğimiz gereklilikler mi?
Bu analizi iyi yaparsak, pozitif bir yaşamın kapılarını da araladık demektir.