Hikâyemizin kahramanı olan Korcan, elinde bulundurduğu tüm imkânlara rağmen memnun olamayan ve dilinden şikâyeti düşürmeyen birisidir. Korcan’ın daha çocukluğuna göz atınca aileye katılan çocukların en küçüklerinden ve ailesinin tek erkek çocuğu olduğu görülüyor. Anne-babası ve aile büyükleri tarafından el bebek gül bebek yetiştirilen kahramanımız, daha küçük yaşlarda evin ilgi odağı haline geliyor. Bu durum Korcan’ın ilerleyen yaşlarında günlük yaşantısında da devam ediyor. Yemek yiyecek olsa çeşit çeşit yemekler önüne hazır bir şekilde geliyor. Tüm ihtiyaçları çevresindekiler tarafından karşılanıyor. Sahip olduğu imkânlar için kendisinden bir şey çıkmıyor. Korcan, ailesine bağlı olmadan bir araba almak istediği zaman da çözümünü dış dünyada arıyor. Yani imkânları dâhilinde, elindekini arttırarak veya kenara koyarak değil, bir dış dünya geçiştiricisi olarak borçlanma ile çözüm bulacağını düşünüyor. Böyle olunca da hayat da ona daha borcu bitmeden perte çıkan ve borç yükünü kendisine bırakan bir araba veriyor. Bir aile kurmak istese, sahip olduğu imkânların yok olacağından korktuğundan ve sorumluluk alamayışından dolayı da evlenemiyor. Kırklı yaşlarına gelse de aile kurabilme ve evlenebilme cesareti gösteremediği için ailesine bağlı bir biçimde yaşamaya devam ediyor. Durumu geç de olsa fark eden kahramanımız “yemek bile çiğnenmeden yutulmuyor…” diyor.
Korcan’ımızın yaşadıklarını bir bütün olarak baştan sonra düşündüğümüzde görüyoruz ki aileye katılan çocukların en küçüklerinden ve ailesinin tek erkek çocuğudur. Bu sebeple üzerindeki ilgi, maksimum seviyededir. Ancak bu kadar ilginin gelecekte kahramanımızın başına ne dertler açabileceğinden kimsenin haberi yoktur. Elinde bulundurduğu imkânlara sahip olmak için kendisinden çok bir şey çıkmadığından sahip olduğu imkânların kıymetini bilememiş. İş böyle olunca da yediği yemeğe ve gördüğü emeklere karşı körleşerek kıymet bilmez bir hâl almış. Kendi yapması gerekenleri başkaları yaptıkça bu rahatlığa alışmış. Durumundan rahatsızlık duyduğunu fark ettiğinde ailesinden bağımsız bir araba almayı istemişse de bu problemine yine dış dünyadan çözüm aramıştır. Dış dünyadan başvurduğu borçlanma yolundan da anlaşılıyor ki gerçek probleminin ne olduğunu anlayamamış. Tüm bu yaşantısına karşı alıştığı rahatlığın bozulma korkusundan ve belki de kendine olan güveninin yeterli olmayışından bir aile kurabilme cesareti gösterememiştir. Bolluk içerisinde bir yaşantısı olmasından ve çevresindekilerin rahatlık içerisinde yetiştirilmenin getireceği problemleri görmeyişinden kahramanımız emeksiz yemeklere sahip oluyor. Araba problemine dış dünyadan çözüm aradığı için hayat da ona cevabını veriyor. Parasını idare edemediği ve bu problemine dışardan çözüm aradığı için hayrını görmekten de uzaklaşmış oluyor. Ailesinin yokluğunda yaşamını nasıl devam ettireceği kaygısı yaşayan kahramanımız, yeni bir ev hayatı olan evliliğe de cesaret edemiyor.
Korcan’ımızın şahsında herkesin payına düşen mesajlardan anlaşılıyor ki;
➢ Korcan, bundan sonra sahip olmayı isteyeceği her şeye karşı kendi adımlarını atarak sahip olabileceklerinin kıymetini bilir bir hâl alabilir. Böylece dilinde şikâyet değil, teşekkür yer edinir. İnsan emek harcadıkça daha teşekkürlü bir hayata sahip olur.
➢ Kendini idare edebilme çabası gösterdikçe yani dış dünyadan yardım beklemedikçe kendisi adım atacak ve istediği bir araba almaksa, ayağını yorganına göre uzatacaktır. Karşılıksız sahip olduğu ne varsa, karşılığını ondan alacaktır. Bundan dolayı dış dünyadan verilebilecek hiçbir arabadan alamayacağı o hazzı kendi emekleri ile aldığı arabada yaşayacaktır. Tuzsuz da olsa en iyi tadını alacağı yemek, kendi yaptığı olacaktır.
➢ Zamanla kendi ihtiyaçlarını kendisi gördükçe kazanacağı özgüven neticesinde sorumluluk alabilme erdemine sahip olacak ve sahip olduklarının değerini bilecektir.