Evin en küçüğü, tek kızıydı Arzu. Uzunca bir bekleyişin üzerine dünyaya gelmişti. Ailesi tarafından çok sevilir, her istediği hemen yapılırdı. Hayatının aşkı ile de okul yıllarında tanışmışlardı. Çok iyi arkadaş, sırdaş olmuşlardı. Gülüşmelerle, bitmek bilmeyen ilk mesajlaşmaları, sohbetleri derken adeta ruh eşini bulmuştu. Görüşmeler, sevgi dolu sözler derken zaman hızla akıyordu. Her görüşme sonrası keyifle yeni görüşmelerinin randevusunu oluşturuyordu.
Ancak aylar geçtikten sonra ilişkilerinin aynı düzende gitmesinden dolayı sıkılmış, yeni şeyler arıyordu. Sanki eskisi gibi ilgi görmüyor, görüşme talebi de almıyordu. Farklı bir şeyler olmalıydı.. Sevgilisinin yanına gidiyor, sevdiğini söylüyor, süprizler yapıyordu. Yine de ilgi görmüyor, mesajlarına eskisi gibi geri dönmüyor, bu yüzden şikayetleniyordu. Çok sevdiği pahalı kol saatini alırsa buna karşı koyamayacağını düşünmüştü. Ve böylece belki biraz kendisi ile ilgilenirdi. Sevinçle saati alarak işyerine doğru yola koyuldu. Hediyesini çıkarıp verdi. “hmm bu renk mi aldın, başka bir modeli yok muydu bunun?” diye gelen cevap karşısında çok üzülmüştü. Yine nerede yanlış yaptığını bir türlü anlayamıyordu. Herhalde yeterli gelmediğini düşünerek, “daha başka ne yapabilirim” de birazcık yüzünü güldürebilirim diyordu. Ne yaptıysa olmuyor, her geçen gün daha sert ve ilgisiz tepkilerle karşılaşıyordu. Şikayet edip sürekli kavga ediyordu ancak araları bozulsun istemiyordu. “Yoğun çalışıyor tabi, zaman bulamıyor” diye geçiştirip yine affediyordu… En sonunda ise terk edilerek, yalnız hayatına geri dönmüştü…
Peki hata neredeydi?
Neden bir türlü istediği ilgiyi göremiyordu?Üstelik bir de kaba davranışlara maruz kalıyordu…
Başta her şey normal giderken Arzu’nun aşırı ilgi isteği ile miktarı artırıp ilişkideki kıvamı bozmasıyla sorunlar ortaya çıktı. Kendi isteklerine yakınlaşarak hareket etmek istedi. Daha fazla keyif almak, daha çok birlikte gezmek, daha fazla güzel sözcükler duyma isteğinden dolayı yaptığının miktarını artırdı. Sürekli sevgi sözcükleri söylemesi, pahalı hediyeler alması, hataların üzerini kapatması karşı tarafın sert ve hoyrat davranmasına sebebiyet verdi. Karşılığında gördüğü ilgi ise daha da azaldı. Çünkü “her artan zıddını mutlaka eksiltirdi.” Arzu bunu unutmuştu. Her eksilene ise duyulan açlık ve özlem daha çok artardı. Artan ilgi ihtiyacını karşılayabilmek için ise iyilik yaptığını zannederek tavizler verdi. Kendi ihtiyacını karşılamak için toplamda adaletli davranmadı ve taraflar zarar gördü.
En başında ihtiyacı yokken yeni bir arayışa çıkmayıp, mevcut imkanlarla hareket etseydi bu boyutta bir eksiklik hissetmeyecekti. İnsan aktifleşerek toparlayamadığını, daha da aktifleşerek toparlayamaz. Eksiklik hissi derinleştikçe, derinliği doldurma ihtiyacı artar. Bu nedenle her defasında artı bir davranış yapmaya ihtiyaç duyar insan.
Bu ne demek?
İlgi, sevme, sevilme, beğenilme ihtiyacının baskısı ile kişiler taviz verebilirler. Unutulmamalı ki “Her taviz, yeni bir tavizi doğurur” ve tavizler ile bir süreç toparlanmaz. Bir hata yapıldığında veya bir yanlışa maruz kalındığında insanlara hak ettikleri ödül ve ceza verilmelidir. Arzu, kıvamı koruyabilip davranışlarında aşırılaşmasaydı, erkek arkadaşına hakkı olan kadarını verseydi tavize ihtiyaç duymayacaktı. Karşısındaki insanın da bozulmasına sebebiyet vermeyecek, zarar görmeyeceklerdi. Belki de ilişkileri daha kıvamlı, güçlü ve karşılıklı jestlerle devam edecekti. Kim bilir…
Yaşamımız boyunca karşılaştığımız olumlu ya da olumsuz gibi görünen tüm olaylar ve kişiler bizlere bir süreliğine uğrarlar. Her birinde bizlere verilen bir mesaj vardır. Ve her mesajda anlatılmak istenenler, görülmesi gerekenler vardır.
Arzu yalnız başladığı yolda şimdide yalnız kaldı. Her şey başladığı noktaya geri döndü. Ama hiçbir şey başladığı gibi değildi. Ya başladığı noktadan daha ileride, ya başladığı noktadan daha geride…