Okul sıralarında tanımışlardır birbirlerini. İki sıkı dost olmuşlardır. Birçok kez okulu kırmış, birlikte sinemaya gitmiş, cafede oturmuş, birlikte sınavlara çalışmış, oyunlar oynamışlardır.. Yıllar geçirmişlerdir beraber. O kadar iyi anlaşırlar ki, aşık da olurlar birbirlerine.. aşk bu ya, özene bezene, en süslü en yakışıklı halleriyle karşılamışlardır birbirlerini…
“Yanındayken huzur buluyorum! ne çok eğleniyoruz, o yokken vakit geçmiyor, onu çok özlüyorum” der kadın.
ve bir gün beklediği an gelir: kadının gönlüne hitap eden bir şölen eşliğinde, “Benimle evlenir misin” der adam.
Havalara uçar kadın!
Nikah memuru sorar, “eşin olarak kabul ediyor musun?”
Tabiki cevap: “eveettt!!” olur.
Evlenirler. Yine yıllar geçer. Sorumluluklar başkalaşmış, daha bir artmıştır artık. Ödenecek faturalar, biriken borçlar, bitmeyen eksikler, aileler derken… gerginlikler artmış, tartışmalar başlamıştır. Esasında birbirlerine bakış açıları değişmeye, düşman olmaya, istekleri ayrışmaya başlamıştır. Birbirlerine karşı özensizlikleri ise cabası…
“Meğerse hiç tanımamışım! Ben buna katlanamıyorum artık!” söylemleri başlar.
Şikayetleri iyice ayyuka çıkmaya başlar.
ve bir gün beklenen o an gelir:” boşanalım artık!”
Hakim sorar: “boşanmak istiyor musun?”
Ve cevap yine “eveettt!!” olur…
Peki ne değişir iki evet arasında?
İnsan nasıl ikna olur? Nasıl reddeder?
Bir zamanlar bir arada olmak için her şeyi göze aldığın kişiden, ne olur da ayrılmak için her şey göze alınır hale gelir?
Kavuştum sanmaktan kurtuldum sanma aşamasına nasıl geçer insan?
Kime Dost, kime Düşman denir?
Peki neye göre belirlenir?