İnsan ulaşamadığı her şeyin ‘delisi’, ulaştığının ise ‘nankörüdür’.
İnsanın durağanlığını bozan, harekete geçmesini sağlayan istektir. İnsan, isteğinden dolayı hep daha fazlasına ulaşma mücadelesi vermektedir.
İnsanın en büyük yanılgısı ise bir şeylere ulaştığında, tamamlanacağını zannetmesidir. Ulaştığına karşı eksikliğini gidereceğini, ona olan isteğinin biteceğini düşünmesi…
Sizce de insanın, uyudukça uyuyası, yedikçe yiyesi, gezdikçe gezesi, aldıkça alası gelmez mi?
İnsanın sahip olduğu imkânlar, kendisinde daha çok açlık oluşmasına sebebiyet verir. Çünkü insan, bir şeyin miktarını artırıp o miktarı kendisinde standart haline getirdiğinde, bunun aşağısına razı olmaz. İki tabak yemekle doyan birisi bundan daha az yemeyi kabul etmez. Doğası gereği daha fazlasındadır insanın aklı.
Bir araba konusunda insanın ilk düşündüğü, sadece ayağını yerden kesen bir araca sahip olmasıdır. Buna sahip olduğunda ise daha iyisini ve daha güzelini düşünmeye başlar. Bu isteklerin insan için bir sınırı yoktur. İnsan, nefes almaya devam ettiği müddetçe de istekleri olacaktır.
İsteğin olması bir problem değildir aslında. Problem, isteğin aşırılaşmasındadır. Çünkü insan herhangi bir şeyin miktarını artırdığında onu standardı haline getirir ve bu durumda o şeyden aynı hazzı alabilmesi için miktarını artırması gerekir. İnsanın, yediği yemeği, gezdiği yerleri, yaptığı alışverişleri daha da artırmasının altında bu sebep yatar. Yani insan neye sahip oluyorsa, hep daha fazlasına, bir üst versiyonuna olan açlığını artırıyor. Farkına varmasa da kendisinde o konuya dair açlık oluşturuyor.
İlmin hocası; Merak…
Aynı açlık oluşturma durumu “merak” için de geçerlidir. İnsan neyi merak ederse ona olan merakı/açlığı artar. Daha çok ilgilenir. Daha çok öğrenmek ister. İnsan neyi merak ederse o konudaki merakı daha da artar. Bu yüzden merakın yönü ve nasıl olduğu insan hayatı ve gelişimi için çok önemlidir.
Merak, insanın bilgiye sahip olmasını sağlar. Bir futbol takımını merak eden, o takımın geçmişini, oyuncularını ve hatta oyuncularının hayatlarını bile merak eder. Bu sayede de merakının peşinden giderek yeni bilgiler öğrenir. Bir yemeğin nasıl yapıldığını, tarihsel, teknik hatta magazinsel bilgileri bile…
Bunlar merakın somutluklara yansımalarıdır. Peki, soyuta olan yansımalar?
İnsanın varlığı, doğanın düzeni, toprağın, hayvanların ilmi, “neden?” diye sorup sorgulamalar ise merakın soyutluğu ile ilgilidir.
Somut merak daha donanımsal iken, soyut merak daha yazılımsaldır. Birisi daha elle tutulur, gözle görülür iken diğeri de bir o kadar değerlidir…
Netice itibari ile merak etmek iyidir. İnsanın durağan kalmasını engeller. Asıl mesele, merakın nasıl olacağı ile ilgilidir…
İnsana faydası olacak şekilde merak edebilmek ümidi ile…