İstekler

Dünyaya geldiğimiz ilk andan itibaren isteklerimizle hayata gözlerimizi açıyoruz… Çocukluk, ergenlik, yetişkinlik derken hayatımızın her anında isteklerimiz oluşuyor…

İnsanoğlu istekli bir varlıktır. İsteklerimizi elde edebilmek için de mutlaka bir eyleme geçmek gerekir. Sadece isteyip sonucunda o isteğin olmasını beklememeli, ulaşmak için merhale merhale yol almalıyız.

Bununla beraber, istediğimiz şey için ortaya bir emek koymak gerekir ki, elde ettiğimiz şeyin bizim için bir anlamı olsun. O zaman, istediğimiz şey ne olursa olsun, bunun için kendimiz bir çaba göstermeliyiz. Aksi halde, olmasını istediğimiz şey bir başkası tarafından yapıldığında bizim için zannedilen kadar bir anlamı olmayacaktır.

İnsanların istekleri bitmez dedik ya, çocuk ise, karnının doymasını, uyku saati geldiğinde uyumayı, istediği oyuncağın alınmasını ister. Genç ise, üniversiteyi kazanmayı, arkadaşlarıyla gezmeyi, istediği telefonun alınmasını ister. Yetişkin ise, iyi bir iş sahibi olmayı, evlenmeyi, araba almayı, ev almayı ister. Ulaştığı istek sonrası tatmin olmayıp bu sefer daha iyisine ulaşmak ister.


Peki bu kadar istemenin sonunda istekler son bulur mu?

Ulaşılan şey ne olursa olsun, insan hep bir tık daha iyisini ve daha yenisini ister.

Üniversite sınavını kazanıp öğretmen olmuştur, okula müdür olmak ister. Evli değildir, evlenmek ve çocuk sahibi olmak ister. Çocuğunun en iyi okula gitmesini, iyi bir meslek sahibi olmasını ister. Her seferinde daha iyisine ulaşma mücadelesi verirler.


Dolabınıza bakıp çok kıyafetim var. Halen de alıyorum, ama neden doyuma ulaşmadım, dediğiniz anlar oldu mu? Kış başında bir tane bot alıp bu bana yeter deriz, sonrasına farklı bir tane daha alıp doyuma ulaşacağımızı zannederiz, sonra bir bot daha görüp bu model bende yok diye bir tane daha alırız, aldıkça tatmin olacağımızı zannederiz. İsteklerimiz bitmek bilmez. Oysaki ilk aldığımız bot ile en büyük keyfi o anda yaşarız.


Eşimize ne kadar çok seni seviyorum dersek eşimizin de bizi daha çok seveceğini zannederiz. Evden çıkar çıkmaz, mesaj yağmuruna tutarız. Onun aramasını beklemeden defalarca ararız. Miktarı arttırdıkça etkinin de artacağını düşünerek bu hamlelerde bulunuruz. Iskaladığımız nokta ise, miktar artıkça etki miktarının azalıyor oluşudur. Tıpkı, canınız çikolata istediğinde bir tane çikolatada yediğinizde doyuma ulaşamayacağınızı düşünerek ikinci üçüncü çikolatayı yiyor oluşumuz gibi… İlk çikolatada aldığımız keyfi, ikinci ve üçüncü çikolatadan alamamanızın sebebi miktarı artırarak lezzetin artacağını zannetmemizden kaynaklıdır. Hayatta somutluklar ile mutlu olacağımızı zannederiz. Yemenin, gezmenin, sevmenin bizlere yeteceğini düşünürüz.


Aşırılıklardan kurtulmak insanı daha gerçekçi bir yaşam öyküsü içine dahil eder. Soyut düşünmeye başladığımız zaman sorularımıza cevap bulmaya başlarız.


Alıyorum, geziyorum, sevilmek istiyorum ama neden tatmin olamıyorum, diye düşünmek gerekmez mi?

İnsan düşünmeye başlayınca, yedikçe kilo aldığının ama tatmin olmadığının; ilk lokmadan alınan lezzeti daha sonrasına alamadığının farkına varır. Sevdikçe, ilgi gösteren taraf oldukça ilgi görmediğinin farkına varır. o zaman görüyoruz ki, hangi konuda aşırılığa gidersek sonunda hüsrana uğrarız. Bir çiçeğe dahi gereğinden fazla su verirsek o çiçek de solar gider. O zaman miktarı arttırdıkça lezzetin, keyfin artacağını zannetmeyi bırakıp, düşünmeye başlamak ve aşırılıklardan kurtulmak gerekir.