Mantıklı Duygusallık

Hayata neler yön verir? Yaşanan olaylar karşısında “duygusal ve mantıksal yaklaşmak” ne kadar önemlidir?

Olaylar karşısında kalbimizin sesini dinlediğimizde “duygusal”, aklımızın sesini dinlediğimizde ise “mantıksal” yaklaşmış oluruz.

Bir olaya duygusal yaklaştığımızda o olayı objektif olarak değerlendiremeyiz. Böyle olunca da gerçekleri göremeyiz. Ancak bir olay karşısında mantıksal yaklaşımımızı koruyabildiğimizde olayın gerçeklerini görüp doğru kararlar alabiliriz. Duygusal yaklaşım, heyecanlı olabilir ancak hırçın bir nehirde kayıkla seyahat etmek gibidir. Hızlı ve heyecanlı ancak bir o kadar da tehlikelerle burun buruna bir seyahat. Her an kontrolü kaybedebilme tehlikesi ile baş başa bir yolculuk. Mantıksal hareket etmek ise daha sakin, daha az heyecanlı ama bir o kadar da güvenli bir yolculuk yapmaktır. Kontrolü kaybetmenin daha zor olduğu bir akarsuda kayık çekmeye benzer. Hızlı yol alınamasa da güvenli bir yolculuk yapılmış olur.

Aile içi ilişkilere baktığımızda çocuklarımıza beslediğimiz duygusal bağlardan -belki onlara olan bağımlılıklarımızdan- dolayı bazen onların yanlışlarını görmezden geldiğimizi fark edebiliriz. Toz konduramadığımız için yaptıkları hataları kabul edemeyebiliriz. Bunu sevdiğimiz için yaptığımızı düşünebiliriz ancak duygumuza yenilip problemi görmezden gelmek maalesef o problemi çözmeyeceği gibi daha da büyüyerek karşımıza çıkmasına sebep olur. 

Bir anne, evladının yalan söylemesine karşı, “beyaz yalan canım, herkes söyler.” diyerek mi yaklaşıyor? Küçük yaşlarda çantasından gizlice aldığı bozuklukları, miktarları küçük diye görmezden mi geliyor? Böyle bir yaklaşımda, o annenin çocuğunu doğru  bir şekilde sevdiğini söylemek ne kadar doğru olabilir? Anne çocuğuna kıyamadığından, çocuğunun yanlış davranışını göremiyor. Olaylara mantıksal yaklaşabilen bir anneyi düşünelim. Bu durum karşısında ne kadar yaşı küçük olursa olsun, yanlış bir davranış sergilediğini çocuğunun anlayabileceği bir dil ile ona söyler. Ona, yapması gerekeni ve yapmaması gerekeni öğretmek için çaba gösterir. 

Çözülmeyen her problem, zamanla daha da büyüyerek gün yüzüne çıkar. Üç yaşında çantadan bozuk paraları alan bir çocuğun problemi ile zamanında ilgilenilmediğinde otuzlu yaşlarında aynı çantadan değerli eşyaları alması tesadüfi bir olay değildir.

İnsan, sevdiklerine karşı daha duygusal hareket etmeye başlar. Duygusallığı arttığı miktarda da kayıkla seyahat ettiği nehrin, akış hızını artırmış olur. Böylelikle istemese de kontrolü kaybetmeye yaklaşır. Yanlış yapabilir, hataya düşebilir.

Sevmek önemlidir ancak sevdiklerimizin hataları karşısında kör olmak bizlere fayda sağlamaz. Duygu ve mantık dengesi ile sevebilmek, bizleri hırçın olmayan bir nehirde kontrolümüzde olacak şekilde yolculuk yaptırır. Duygu ve mantık birlikte yoğrulduğunda anne, çocuğunu ne kadar sevse de, ona kıyamasa da, onun üzüleceğini bilse de doğru olan ne ise onu yapar. Kısa süreli acıya katlandığında, uzun vadede ne kadar faydaya sebep olduğuna, doğru bir iş yaptığına şahit olur. Bu yüzden mantıkla hareket etmek sevmemek olarak düşünülemez. Kolay olanı, problemleri görmezden gelmektir. Zor olan ise sevgisine rağmen aklını kullanıp faydalı olabilmektir. Böylece çocuk büyümüş değil, yetişmiş olur.

Bilhassa duygunun yoğun olduğu durumlar karşısında yanılmamak, bir illüzyon içerisine girmeden karar verebilmek ve uygulayabilmek için mantıksal bir yaklaşımla hareket edebilmek gerekir. 

Duygusallık, göze koyulan bir filtre gibidir. Olayları daha net görebilmek için mantık gerekir.

Dengeli bir yolculuk, doğru ve gerçek bir bakış için mantığını duygunun esiri yapma! 

Kapıldığın duygu selinden kurtulmak için mantığınla suyun dışına çık!.

Marifet, kalp ve akıl kanatlarından biriyle hareket etmekte değil, iki kanatla beraber dengeli bir şekilde uçabilmekte!