Her insan yaşamında olumlu duygular yaşamak ister. Olumlulukları yaşayacağını düşündüğü insanları kendine yakınlaştırır. Olumsuzlukları yaşayacağı kişileri ise kendinden uzaklaştırır. Ancak insan çoğu zaman yaşamında bu amaçla iç dünyasına almış olduğu referanslar ile yanılır.
Problem ise burada başlar!
Hayata baktığımızda bazı insanları kendimize yakın hissederiz. Sanki 40 yıldır tanıyormuşuz gibi gelir. Oysa ilk kez görmemize rağmen bir sıcaklık duyarız. Farkında olarak ya da olmayarak bu kişileri en yakınlarımızla ilişkilendiririz.
Bu ne demek?
Annesi tarafından şefkatle bakılan ve annesini seven bir çocuk, annesinin bakışına benzer birini gördüğünde o insanla annesini ilişkilendirdiği için bir bağ kurar. Çünkü o bakışın onda uyandırdığı duygu olumdur. Annesini sevdiği için onunla benzer davranışları ortaya koyan diğer insanları da sevmeye başlar.
Ya da babasını seven bir çocuk, babasının sabahları erkenden işe gittiğini, akşamları ise eve alışveriş torbası ile döndüğünü görür. Babası ile benzer davranışları ortaya koyan insanları gördüğünde de bir yakınlık kurar.
Bu durum olumsuzda da geçerlidir. Kendisine zarar veren birini gören insan, zarar verici benzer fizyolojik ve davranışsal özellikleri ortaya koyan insanları gördüğünde uzaklaşmak ister. Çünkü insan temas ettikleri ile yaşamı algılamaya ve öğrenmeye başlar. Bu referanslar ile yaşamı boyu karşılaşacağı olaylara karşı bakış açısı şekillenmeye başlar.
Bu bizi nasıl yanıltır?
Bir çocuk düşünelim…
Babası tarafından sürekli hediye alınan bir çocuk, babasının annesine uyguladığı şiddeti legalleştirebilir. Kendisine yapılan olumlu davranış ile o kişinin yaptığı her davranışı doğru olarak ilişkilendirebilir. Yani olumlu bir davranışa “heplik” anlamı yükler.
Bunun en büyük nedeni; kendisine sürekli harçlık veren ve en önemlisi sevdiği biri olarak gördüğü babasının yapmış olduğu davranışlara karşıda sempati duymaya başlamasıdır.
“Babam annemi dövüyor ama özünde çok iyi biri, bana iyi davranıyor” …
Bu doğal ancak bir o kadar tehlikeli bir süreçtir.
İnsanı yanıltır…
“Çünkü insan sevdiği insanlar tarafından yapılan davranışları bir süre sonra normal görmeye başlar.”
“Babam bunu yapıyorsa çokta yanlış bir davranış olmasa gerek” diye düşünür.
Bu yüzden bir insanın neyi sevdiği ve model aldığı çok önemlidir.
“Çünkü insan er ya da geç sevdiğine benzer”…
O halde unutulmaması gereken!..
Faydalı olan şeylerin önünde acı,
Zararlı olan şeylerin önünde ise keyfin oluşudur.
Bir yanılgı da burada var!
Çikolata çok keyiflidir ancak zararlı olduğunu bilir yine de yemek isteriz. Yememizi
engelleyen insanlara ise kızarız. Ancak bu toplamda bizi faydaya ulaştıracak bir acıdır.
Bizler sevdiğimiz insanları “kaybedeceğimiz” zannı ile doğru olan davranışlardan vazgeçeriz çoğu zaman. Bu yüzden ağlayan bir çocuğa hemen şeker vererek susturmak isteriz. “Sevdiğimiz için yaptığımızı” söyleriz… Bu kolay olan, anlık bir çözümdür. İnsan anlıkta olsa acı çekmek istemez. Bu yüzden kolay ve kestirme yolları tercih eder. Ancak; her anlık çözüm insana toplam süreçte zarar verir. O anda çocuğun sevgisi kazanılmış gibi görünse de toplamda zarar gördüğü için kaybetmesine sebebiyet verir.
Bu gerçek bir sevgi midir?…
Yatıştırıcı ve sahte çözümler ile bir insanın anlık keyif almasını değil, toplam
yaşamından fayda görüp, keyif almasını sağlayabiliyor muyuz? Sevdikleri kızacak ve
imkanlarını kaybedecek korkusu ile yanlış bir davranışı legalleştirmeyebiliyor muyuz?
O halde şimdi bir daha dönüp bakalım sevdiklerimize!
Hakikatten sevdiklerimizi seviyor muyuz diye…
Tüm bunları yapabilmek ise “cesaret” ister…
Ne kadar cesuruz doğru davranışlar ortaya koyarak anlık kaybedişleri göze almaya?..
Hazırlıklı mıyız kaybediyor gibi görünen aslında toplamdaki kazanışlara?..