“Hayatım” adlı filmin çekiminde, bize eşlik eden birçok rol arkadaşımız vardır.
Bir sahne çekilir; ailemiz ile sohbet ediyoruzdur. Bir diğer sahnede sevgilimizle gülüşürüz. Başka bir sahnede hiç tanımadığımız birisine yardımcı olurken, başka bir sahnede arkadaşlarla dertleşirken buluruz kendimizi.
Sahneler akıp giderken, yanımızdaki insanların görseli değişir: ailemiz, aşklarımız, dostlarımız, komşularımız, müşterilerimiz…
Değişmeye tek şey ise “kendimiz!”
Ve insan, kendi hayatının başrolü iken, superman’i aramakla geçirir ömrünü…
“Superman gelsin ve bu dertlerden kurtarsın, mutlu etsin, sevsin, her işi de o yapsın..”
İsteriz, isteriz ama neden o olmayı akıl etmeyiz?
Gerçekten asıl ihtiyacımız kendimize bir Superman bulmak mıdır?
İnsan istekli bir canlı, ve istekleri yüzünden problemler yaşar. Problemin olması problem değildir, çözemiyor olmak problemdir. Sadece istiyor olmak, çözmeyi ve başarmayı sağlamaz. Çözüm, güç ve marifet gerektiren bir süreçtir.
İnsan isteklerine çözüm bulabilir marifettedir ama o marifetin ortaya çıkması büyümek ile değil yetişmekle olur. Yani terleyerek, emek vererek, mücadele ederek, gerçeklerle yüzleşerek…
İnsan problemleri ile yüzleşip, çözümün parçası olmayı öğrendikçe; alınteri döküp, sorunlarına çözüm ürettikçe güçlenmeye başlar. Her döktüğü ter, her çıktığı yokuş acı verir, zorlar ama kaslanmayı sağlar. Tıpkı kozasını gelişmiş kanatlarıyla yırtarak çıkan kelebek gibi… Düştüğünde kendini kaldıran, kalkabilmeyi ve neden düştüğünün sebeplerini öğrenmeye başlar. Böylelikle her defasında daha çok problemi çözebilecek bilince, güce, marifete ve cesarete sahip olur. Yani hayatının süperben’i olur!
Superman’i aradıkça da, onun marifeti ve gücüyle anlık olarak çözüme ulaşır. Ulaşır ama her seferinde daha çok superman’e ihtiyaç duyar hale gelir. Bulamadığında ise daha kaygılı, tedirgin ve gergin olma hali başlar maalesef… Tıpkı kozasını yırtarak çıkmasına sebebiyet verilen tırtıl gibi. Tırtıla kıyamayıp, “vah vah.. sıkışıp kalmış.. hadi bir el atayım da çıksın kozasından!” diyerek kıyamaz ve kozasını yırtarız. O tırtıl, insan eliyle vaktinden evvel doğaya ulaşmış olur ama, yeterince gelişmediği ve kendi başına hayatta kalabilecek marifete sahip olmadığı için başka sorunlarla karşılaşmaya başlar. Gelişmeden, yetişmeden hayata karıştığı için yine bir desteğe ihtiyaç duyar; bulamadığında da fazla yaşayamadan ölür..
Aslına bakıldığında insanın ilk ve tek yol arkadaşı yine kendisidir.
O halde hayat sahnende, herkesin rolü gelip geçerken, aslında değişmeyen ve en lazım olan oyuncu sensin!
O zaman bir düşünelim, gerçekten en konforlu, pratik ve çözümsel olan yol hangisi?
Her öyküye bir Superman aramak mı?
Yoksa Süperben olmak mı?